Açıkcası Barcelona ile yaşadığımız büyükşehir İstanbul'u karşılaştırmak istemiyorum.Sonuçta yaşadığım şehrin taşıdığı insan sayısı ile Barcelonayı karşılaştırmak,bizim boyutta yaşadığımız sıkıntılar ile bu şehrin sıkıntılarını karşılaştırmak açıkcası doğru olmaz.Fakat şehir de gördüğümüz hoşumuza giden,keşke dediğimiz şeylerin başında kaldırımların iniş ve çıkış yerlerinde tekerlikli sandalye ile yaşayan insanların olduğu düşünülmüş.Bu da o şehirde yaşamayı kolaylaştıran etkenlerden.Ayrıca şehrin tamamında bisiklet kiralayabileceğiniz bir şirket var ,ve de gördüğümüz kadarıyla yaşayan yerli halkın çoğunluğu,bisikleti bir noktadan alıyorlar,diğer noktaya kadar kullanıp orada bisikleti parkına bırakıp alışveriş,turlama,okul,ders,buluşma derken yeni bisikletini alıp doğruca ilk geldiği noktaya ulaşmak.İşte bunun için de mutlaka bu siteyi inceleyin derim.
La rambla bölgesinde hediyelik eşya satan mağazalar olabildiğince pahalı.Ufacık magnet almak istediğinizde 3.50euro fiyatlar havalarda uçuşuyor,kaldı ki önünde saçma bir baskılı Barcelona,BCN gibi Benetton benzeri bir taklit uğraşı tshirtlerin fiyatları 15.20 Eurolarda bu da bana pahalı gelenlerden.
Pazartesi, Eylül 29, 2008
Pazar, Eylül 28, 2008
2.gün (Hayvanat bahçesi) Zoo Barcelona
Bir çocukla yapılabilecek en güzel şeylerden biri de hayvanat bahçesine gitmektir.Onun ufkunu genişletir,ayrıca oradaki hayvanların da yaptığı ufak tefek eğlencenin de tadından yenmez.Ben yine sizin taksi ile gideceğizi varsayarak Plaçe de Espanya'dan taksiye atladığınızda sahil yolunu takip eden güzargahta giden taksiden indiğinizde eğer bagajınızda çocuk arabası yoksa 8.30 euro ödüyorsunuz.Eğer varsa bu miktar biraz daha artıyor gibi.Ama adresi çok merak eden,GPS cihazına adres giren bir saplantılı taksiciye denk gelirseniz eğer ona önce selamımı söyleyin sonra da Parc de la ciutadella s&n 08003 Barcelona derseniz o ne demek istediğinizi çok iyi anlar.Çünkü bazı işgüzar taksiciler sizin dediğinizi yanlış anlamış gibi sizi alıyorlar götürüyorlar.Bizim kaldığımız otelin isminden 2 tane vardı biri Espanya meydanında biri de çok daha şehir dışında gereksiz uzakta bir benzerlikteki bir oteldi.Taksici amca baktım,bizim her zamanki güzargah dışına gittiğini görünce uyarı da bulundum,bulunduğum halde 4 euroluk bir hoşluk yarattı kesemizde...O yüzden aklınızda olsun varsa yanınızda kartlar,tanıtım yazıları onları mutlaka götürün ben ertesi gün odamızda printoutlarını aldım gezeceğim yerlerin hepsini sorana gösteriyordum o durumda başınız ağrımaz.Bu arada iş geziniz için gidiyorsanız ve de yaptığınız harcamalar da faturalanmasını istiyorlarsa mutlaka taksicilere,restaurantlara,otelinize veya ufak harcalamalarınızı yaptığınız yere "ticket" diyin. Ticket İspanya'da fiş fatura anlamına geliyor.
Neyse biz sabahın 09.00 da memur edasıyla yola düştük ama bize kimse oranın 10.00 da açıldığını bu yüzden de 1 saat yakınındaki parkta oturup sandviç yiyip açılmasını bekleyeceğimizi söylemedi.Sakın unutmayın.Sakın o oturduğunuz insanların spor yaptığı parkta beklerken oradaki büfeden su,şeker gibi şeylerden almayın.Neden derseniz?Fiyatlar orada en pahalı restauranttan bile pahalı.Hiç unutmuyorum,kadına 1 su bir de şeker paketini gösterdim 2 parça için benden 7 euro istedi.Açıkcası Barcelona ucuz bir şehir değil,en abik yiyeceğin 10 eurolar ile telafuz edildiği bir şehir ama bir suya da 1.5 eurodan fazla vermem.Hemen aldığımı bıraktım,baktım göz ucuyla oraya gelen başkasına da aynı fiyatı çekti ve o aldı gitti.Hani turistlik bir kazık değil bu,ama unutmayın ki eğer çok zengin değilseniz veya kazıklanmak canınızı acıtıyorsa bende su ve benzeri alışverişerinizi kesinlikle Carrefour benzeri markalardan yapın,hem tazeliği hem de fiyat güvencesi var.
Unutmadan çocuklar erken uyandıkları için bir şekilde 09.00 da bile bir çocuğun 2 saatlik kahvaltı süresi ve de hazırlanış süresini göz önüne aldığınızda sürenin doğru olduğuna inanıp yola çıkıyorsunuz ama bunu İspanya'da böyle yapmayın.Çünkü İspanya'nın geri kalanın da nasıldır fikrim yok ama Katalan'lar kesinlikle hayatın 10.00 da başladığını düşünüyorlar.
O parkta geçen 1 saatten sonra kapı tam 10.00 da açıldı ve biletimize 15.40 Adult bilet parası ödeyip girdik içeriye. 3 yaşından büyük çocuklar için de 7.60 bilet parası ödüyorsunuz,altındakiler bedava.İçeriye 2. giren kişiler olarak hemen sağ taraftaki kuşların olduğu bölümü gezdik,sonra gorilla bölümünü derken muhteşem bir parkın içinde olduğumuzu anladık.Neden diye sorarsanız buradaki hayvanların çoğunluğu kafes,demir parmaklık,cam fanus gibi şeylerin arkasında değiller,garip ama hayvanlar ile aranızda hafif tatlı bir yeşillik çalılık ve de hendek sistemi var.Yani hayvanlar hendeği geçerse yanınıza gelirler.Örneğin kuşların olduğu yerde ağlar var ama öyle kalın demirler yok,bir tek yırtıcılar ve kuşlarda kafes gibi ağlar gördüm ama onun dışındaki herşeye çok yakınsınız.Örneğin hiç fili 1 metre ötem de görmemiştim veya yemek yiyen bir zürafayı veya hipopotamı.Açıkcası çocuğumun gördüğü görsel lezzetin bende de aynı etkiyi yarattığını söylemeliyim. 11. 30 da bir yunus şovu var.Ufak bir havuzun tribünlerini çıkıyorsunuz ve de önünüzde 2 bakıcısı ile yunusların görsel şovu.Daha önceden hazırladığım Florida Orlando seyahatimi hatırlayanlar oradaki SeaWorld içerisindeki dev Shuma(balina) şovu sonrasında yazdıklarımı hatırlarlarsa bu şov bana benim de çıkıp yapabileceğim kadar kolay geldi.Galiba Amerikalılar işin şovbiz kısmını muhteşem yapıyorlar,adamlar da yapmışlar ama çocuğumun bile uykusu geldi.Bir yunusa top atıp getirmesini beklemek çok zor değil sonuçta iyi bir eğitim sonrasında balık yemesine koşullandırırsan bunu yapar gibime geliyor,atıyorum belki de yapmaz bilemiyorum.
Neyse oradaki hızlı 20 dakika sonrasında goriller ve de yırtıcıların yanına gittik,orada da çok güzel saatler geçti derken çıkışı ne yazık ki mağaza içerisinden yapıyorsunuz.Bu hoş değil,yanınızdaki çocuğun tutturup oradan birşey alacağını bilerek o yanlışa zorla itiliyorsunuz ve de oradaki Çin'de yapılmış peluş hayvanlara da 10 euro ile 40 euro arasında bir fiyat verip çıkıyorsun.
Oradaya çok yakın bir noktadaki eski bir kilise ve de hemen ön tarafındaki çocuk parkı işinize çok yarayabilir.Orada siz fotoğraf çekerken çocuğunuz da hayvanat bahçesindeki artan enerjisini boşaltabilir,her türlü oyuncak var parkın içerisinde.
Neyse biz sabahın 09.00 da memur edasıyla yola düştük ama bize kimse oranın 10.00 da açıldığını bu yüzden de 1 saat yakınındaki parkta oturup sandviç yiyip açılmasını bekleyeceğimizi söylemedi.Sakın unutmayın.Sakın o oturduğunuz insanların spor yaptığı parkta beklerken oradaki büfeden su,şeker gibi şeylerden almayın.Neden derseniz?Fiyatlar orada en pahalı restauranttan bile pahalı.Hiç unutmuyorum,kadına 1 su bir de şeker paketini gösterdim 2 parça için benden 7 euro istedi.Açıkcası Barcelona ucuz bir şehir değil,en abik yiyeceğin 10 eurolar ile telafuz edildiği bir şehir ama bir suya da 1.5 eurodan fazla vermem.Hemen aldığımı bıraktım,baktım göz ucuyla oraya gelen başkasına da aynı fiyatı çekti ve o aldı gitti.Hani turistlik bir kazık değil bu,ama unutmayın ki eğer çok zengin değilseniz veya kazıklanmak canınızı acıtıyorsa bende su ve benzeri alışverişerinizi kesinlikle Carrefour benzeri markalardan yapın,hem tazeliği hem de fiyat güvencesi var.
Unutmadan çocuklar erken uyandıkları için bir şekilde 09.00 da bile bir çocuğun 2 saatlik kahvaltı süresi ve de hazırlanış süresini göz önüne aldığınızda sürenin doğru olduğuna inanıp yola çıkıyorsunuz ama bunu İspanya'da böyle yapmayın.Çünkü İspanya'nın geri kalanın da nasıldır fikrim yok ama Katalan'lar kesinlikle hayatın 10.00 da başladığını düşünüyorlar.
O parkta geçen 1 saatten sonra kapı tam 10.00 da açıldı ve biletimize 15.40 Adult bilet parası ödeyip girdik içeriye. 3 yaşından büyük çocuklar için de 7.60 bilet parası ödüyorsunuz,altındakiler bedava.İçeriye 2. giren kişiler olarak hemen sağ taraftaki kuşların olduğu bölümü gezdik,sonra gorilla bölümünü derken muhteşem bir parkın içinde olduğumuzu anladık.Neden diye sorarsanız buradaki hayvanların çoğunluğu kafes,demir parmaklık,cam fanus gibi şeylerin arkasında değiller,garip ama hayvanlar ile aranızda hafif tatlı bir yeşillik çalılık ve de hendek sistemi var.Yani hayvanlar hendeği geçerse yanınıza gelirler.Örneğin kuşların olduğu yerde ağlar var ama öyle kalın demirler yok,bir tek yırtıcılar ve kuşlarda kafes gibi ağlar gördüm ama onun dışındaki herşeye çok yakınsınız.Örneğin hiç fili 1 metre ötem de görmemiştim veya yemek yiyen bir zürafayı veya hipopotamı.Açıkcası çocuğumun gördüğü görsel lezzetin bende de aynı etkiyi yarattığını söylemeliyim. 11. 30 da bir yunus şovu var.Ufak bir havuzun tribünlerini çıkıyorsunuz ve de önünüzde 2 bakıcısı ile yunusların görsel şovu.Daha önceden hazırladığım Florida Orlando seyahatimi hatırlayanlar oradaki SeaWorld içerisindeki dev Shuma(balina) şovu sonrasında yazdıklarımı hatırlarlarsa bu şov bana benim de çıkıp yapabileceğim kadar kolay geldi.Galiba Amerikalılar işin şovbiz kısmını muhteşem yapıyorlar,adamlar da yapmışlar ama çocuğumun bile uykusu geldi.Bir yunusa top atıp getirmesini beklemek çok zor değil sonuçta iyi bir eğitim sonrasında balık yemesine koşullandırırsan bunu yapar gibime geliyor,atıyorum belki de yapmaz bilemiyorum.
Neyse oradaki hızlı 20 dakika sonrasında goriller ve de yırtıcıların yanına gittik,orada da çok güzel saatler geçti derken çıkışı ne yazık ki mağaza içerisinden yapıyorsunuz.Bu hoş değil,yanınızdaki çocuğun tutturup oradan birşey alacağını bilerek o yanlışa zorla itiliyorsunuz ve de oradaki Çin'de yapılmış peluş hayvanlara da 10 euro ile 40 euro arasında bir fiyat verip çıkıyorsun.
Oradaya çok yakın bir noktadaki eski bir kilise ve de hemen ön tarafındaki çocuk parkı işinize çok yarayabilir.Orada siz fotoğraf çekerken çocuğunuz da hayvanat bahçesindeki artan enerjisini boşaltabilir,her türlü oyuncak var parkın içerisinde.
Çocukla Barcelona'da bir gün (La aquarium)
Yazımın başında da dediğim gibi kızımızla gezi yapacağımız için planımızı onun sıkılmayacağı bir güzargahta yapmalıydık,normal olarak 2.5 yaşındaki bir çocuğu alıp hiçbir şey olmamış gibi kilise,müze gezersek onun tahammül sınırları içerisinde eminim ki patlama olacak ve de bu da tatilin geri kalan günlerini riske atmak olacaktır.
Öncelikle çocukların keyif alacakları belirlemekle başladım işe.Ve de ilk olarak görmemizin güzel olacağını düşündüğüm Le Aquarium oldu.Burası için taksiye bindiğiniz de Aqurium diyebilirsiniz ama taksicilerin en doğruyu anlayacakları nokta Mare Magnum olacaktır.Bu yüzden Mare Magnum please dediğinizde kesinlikle nokta atışı yapmış olursunuz.Diğer akvaryumu da anlayacaklarına eminim ama bir şekilde bunu bilmenizde fayda olduğunu düşündüm.
Akvaryuma geldiğinizde sol kısmınızda Barcelona IMAX 3D deneyimini göreceksiniz.Eğer şehrinizde bu tecrübeyi yaşayacağınız bir sinema salonu yoksa mutlaka görün derim,ama varsa aynı tecrübeyi para verip te görmenin alemi yok.
Port Vell bölgesindeki bu akvaryumu özel kılan kanımca üzeri cam bir yoldan giderken balıkların da size eşlik etmesi.Balık derken millet-i sinemizde sürekli tükettiğimiz Çipura,çinekop,lüfer tarzında değil de,daha çok akdenizde yer edinmiş baba balıkları,yırtıcıları görüyorsunuz.Burası gerçekten bir çocuklar 4 saat geçirebileceğiniz cinsten bir yer.O yüzden planınızı ona göre ayarlayın.İçeride yüzlerce balık görme tecrübesinim dışında oradan yürüyen merdivenler ile çıktığınızda karşınızı Explora isminde bölge çıkacak.Orada daha çok ne nasıl işler,nasıldır? tarzında öğretiyi güçlendiren şeyleri göreceksiniz.Burası sizi şok edecek veya yerden yere vuracak kadar heyecanlandıracak bir aksiyon değil,aklınız hala göremediğiniz Sagra da familia'da veya Gaudi (God's architect) denilen şahsiyetin yapıtlarını görme telaşında olmanızı çok normal karşılıyorum.Fakat bilmeniz gereken şu ki,burası çocukların çok şanslı olduklarını hissettikleri,dünyanın balığını,böceğini,deneyini tespit ettikleri bir alan.Bu yüzden de gruplar halinde gelen yüzlerce anaokulu öğrencisini gördüğünüzde içiniz buruluyor ve de hemen arada kıstaslar gidip gelmeye başlıyor,neden?neden?neden? bizde yok be arkadaşım diye.Sonra da aman zaten olsaydı balıklara elektrik verip öldürürdük diye karamsarlığa kapılıyoruz.Malum ülkemizde hayvanlara karşı nahoş olaylar yaşanıyor.
Ne yazık ki geçtiğimiz yıl hareketsiz duran timsaha kocaman kayayı yukarıdan atarak öldüren şahsın aynı gün içerisinde sorgulanıp,çıkarılması arkasından haberlere çıktığında kameramana da saldırması olayı gibi...!!! Neyse kıyas kıyas bizi bitiren şeyler değil mi!!!
Bu noktada çocuğunuzun yarım günlük merakını gideren,orada terini atacağı güzel bir aksiyon buldunuz.Onunla anlaşmanıza göre artık yarım gün de sizin turunuza ses çıkarmayacak.Güzel bir anlaşma oldu.Şimdi kapıdan çıktığınızda isterseniz hemen port vell sağında duran alışveriş merkezine gidebilir,oradan CAMPER mağazasında ayağınıza uyan güzel bir modeli deneyebilirsiniz.Çocuğunuza güzel bir mont veya eşinize güzel bir parfüm alabileceğiniz veya Barcelona F.C. fanatiği arkadaşınıza kaşkol alıp hediye edebilirsiniz.Bu alternatifin dışında port vell bölgesindeki ana yola kadar 10 dk. yürüyüp oradan soldan ışıkları takip ederek 30 dk. kadar daha keyifli bir sahil yolunu takip edip,(Kristof Kolomb heykeli) doğru yürüdüğünüzde sağınızda La rambla'nın başladığnı göreceksiniz.Sokağın zaten büyüsü sizi içine çekecektir ve de mağazalar,sokak çalgıcıları,hokkabazlar derken akşamı edeceğinize garanti ederim.
Öncelikle çocukların keyif alacakları belirlemekle başladım işe.Ve de ilk olarak görmemizin güzel olacağını düşündüğüm Le Aquarium oldu.Burası için taksiye bindiğiniz de Aqurium diyebilirsiniz ama taksicilerin en doğruyu anlayacakları nokta Mare Magnum olacaktır.Bu yüzden Mare Magnum please dediğinizde kesinlikle nokta atışı yapmış olursunuz.Diğer akvaryumu da anlayacaklarına eminim ama bir şekilde bunu bilmenizde fayda olduğunu düşündüm.
Akvaryuma geldiğinizde sol kısmınızda Barcelona IMAX 3D deneyimini göreceksiniz.Eğer şehrinizde bu tecrübeyi yaşayacağınız bir sinema salonu yoksa mutlaka görün derim,ama varsa aynı tecrübeyi para verip te görmenin alemi yok.
Port Vell bölgesindeki bu akvaryumu özel kılan kanımca üzeri cam bir yoldan giderken balıkların da size eşlik etmesi.Balık derken millet-i sinemizde sürekli tükettiğimiz Çipura,çinekop,lüfer tarzında değil de,daha çok akdenizde yer edinmiş baba balıkları,yırtıcıları görüyorsunuz.Burası gerçekten bir çocuklar 4 saat geçirebileceğiniz cinsten bir yer.O yüzden planınızı ona göre ayarlayın.İçeride yüzlerce balık görme tecrübesinim dışında oradan yürüyen merdivenler ile çıktığınızda karşınızı Explora isminde bölge çıkacak.Orada daha çok ne nasıl işler,nasıldır? tarzında öğretiyi güçlendiren şeyleri göreceksiniz.Burası sizi şok edecek veya yerden yere vuracak kadar heyecanlandıracak bir aksiyon değil,aklınız hala göremediğiniz Sagra da familia'da veya Gaudi (God's architect) denilen şahsiyetin yapıtlarını görme telaşında olmanızı çok normal karşılıyorum.Fakat bilmeniz gereken şu ki,burası çocukların çok şanslı olduklarını hissettikleri,dünyanın balığını,böceğini,deneyini tespit ettikleri bir alan.Bu yüzden de gruplar halinde gelen yüzlerce anaokulu öğrencisini gördüğünüzde içiniz buruluyor ve de hemen arada kıstaslar gidip gelmeye başlıyor,neden?neden?neden? bizde yok be arkadaşım diye.Sonra da aman zaten olsaydı balıklara elektrik verip öldürürdük diye karamsarlığa kapılıyoruz.Malum ülkemizde hayvanlara karşı nahoş olaylar yaşanıyor.
Ne yazık ki geçtiğimiz yıl hareketsiz duran timsaha kocaman kayayı yukarıdan atarak öldüren şahsın aynı gün içerisinde sorgulanıp,çıkarılması arkasından haberlere çıktığında kameramana da saldırması olayı gibi...!!! Neyse kıyas kıyas bizi bitiren şeyler değil mi!!!
Bu noktada çocuğunuzun yarım günlük merakını gideren,orada terini atacağı güzel bir aksiyon buldunuz.Onunla anlaşmanıza göre artık yarım gün de sizin turunuza ses çıkarmayacak.Güzel bir anlaşma oldu.Şimdi kapıdan çıktığınızda isterseniz hemen port vell sağında duran alışveriş merkezine gidebilir,oradan CAMPER mağazasında ayağınıza uyan güzel bir modeli deneyebilirsiniz.Çocuğunuza güzel bir mont veya eşinize güzel bir parfüm alabileceğiniz veya Barcelona F.C. fanatiği arkadaşınıza kaşkol alıp hediye edebilirsiniz.Bu alternatifin dışında port vell bölgesindeki ana yola kadar 10 dk. yürüyüp oradan soldan ışıkları takip ederek 30 dk. kadar daha keyifli bir sahil yolunu takip edip,(Kristof Kolomb heykeli) doğru yürüdüğünüzde sağınızda La rambla'nın başladığnı göreceksiniz.Sokağın zaten büyüsü sizi içine çekecektir ve de mağazalar,sokak çalgıcıları,hokkabazlar derken akşamı edeceğinize garanti ederim.
UNUTMAYIN1: Biletinizi alırken eğer son saatlerde geldiğinizi,3 saatten daha az vaktiniz var ama gelmişken de görelim dediniz.O zaman biletinizi alırken 6 euro daha ödeyip bir kaç kez giriş alabilirsiniz.Siz toplantıdayken veya işiniz varsa hallederken çocuklar ve eşiniz bir kere daha gelip güvenli bir yerde eğlenebilirler.İçeride yiyecek bölümü de var,fiyatları standart o şehre göre.O yüzden etrafında 1 günlük görülecek yerler var.
UNUTMAYIN2: Port vell güzel bir marina da olduğu için aranızda tekne merakı olanlar için orada göreceklerinizi sizi çok etkileyecektir.Özellikle de Monaco yazan teknelerin büyüklüğü ve de yaktıkları yakıtın miktarı ve fiyatlarını dergilerden sonra okudukça dehşete düşeceksiniz.O marina da günlük ödedikleri fiyatları da ülkemizde araba fiyatı kadar.
Barcelona'da yeme içme ve şehirden ufak tefek ipuçları
Hani şehirler için birer isim takarlar.Birine asyanın incisi,birine doğunun prensi,birine denizler aslanı falan filan benim için Barselonanın 3 ismi oldu..Evet olumsuz isimler ama bence isimlerini hak ediyor.
1-Sinekler şehri
2-Trafik ışıkları şehri
3-Dev vinçlerin şehri
Evet bu 2 ismi de kesinlikle hak ediyor.Neden sinekler şehri derseniz...Yemek yerken ufak ufak limon sinekleri bir anda sarıyordu hem de şehrin en işlek caddesindeki 1.sınıf restaurantta.Sonra otel odamızda kara sinekler vardı.Sonra hayvanat bahçesi yakınlarındaki bir parkta 1 fotoğrafı 10 dakika çekmemi sağlayan büyük sinekler :) Neyse bu güzel ismi benden hediye edin artık.
Diğerleri her 10 metre aralıklı ortalama 45 saniye beklediğimiz trafik ışıkları.Ben bugüne kadar Amerikalılara gıpta ederdim,ışıklara gösterdikleri hassasiyet konusunda.Kesinlikle bir güzel şehirde ışıklar en önemli kuralı trafiğin.Eğer olur da araba ile giderseniz dikkat edin,heryerde gönüllü müfettişler çalıştığını duydum,ışık diplerinde duran.
Ayrıca şehre uzaktan baktığınızda veya görmek istediğiniz neyin yanına giderseniz gidin,hep sağında solunda dev vinç kuleleri göreceksiniz.Sanki daha devam eden dev bir disney şantiyesi gibi.
Evet benim Barcelona'da yaşama sebebim olabilecek bir nokta La Rambla'dır.
O civarda yaşamak için kalıp, buradan iş bulup,Katalanca öğrenip bir şekilde ben bu şehirde kalmayalım dediğim noktadır. Çünkü ben 4 kuşak İstanbul'lu bir aileden geliyorum. İstanbul'luluk,Beyoğlunda,Pera'da,Beşiktaş'ta insanların birbirine selam verip,kravatsız sokağa çıkılmadığı,herkesin herkesle sohbet ettiği saygısızlığın cezalandırıldığı dönemleri sürekli büyüklerimden dinleyerek büyümüş biri olarak, ben Barselona'da o anlatılanları gördüm.
Evet belki o boyutta değil, ama ben insanların birbirlerine çarptıklarında özür dileyen, çocuğunuzun arabası ile dükkana girmeye çalıştığınızda kenara kaçılıp size surat etmemeleri,insanların birbirilerine hal hatır sormaları,taksilerin ufak mesafelerde suratını asmadan 1 km. yol için bagajlarının yağmurda kirlenmesini göze alarak bebek arabamı yağmurda katlayıp bagaja koymaları,saygısızlığın olmadığı,en hoş abiye kıyafeti giyen kadına,erkeğe karşı hoşgörülü,sarkmadan,terbiye sınırlarını aşmadan yaklaşan bir tutumları var.En uç nokta da kıyafetle bile gece eğlenmeye giden kızları gördüğümde birazdan başlarına gelecekleri konusunda acaba neler olacak derken ,karşıdan gelen gruptan bir kişi hafif yollu söz ile tacizde bulundu,onun da arkadaşları arasında farklı bir lisan konuştuğunu görünce, onun da İngiliz olduğunu öğrenmemle birlikte İspanyol insanına karşı tutumum değişti.Sonradan da zaten kızların arkadaşları olduklarını gördüm o yüzden de biraz yüz bulmuşlar ama inanın oradaki renk ve sıcaklık farklı.
Benim hoşgörü konusunda ne yazık ki İstanbul'da bunu 15 yıl önce bizim kaybettiğimizi düşündüğüm bir nüans bu... Ayrıca bu dediğimi de mutlaka yazarım dediğimi hatırlıyorum.Kesinlikle Barcelona ve La rambla bölgesi dünyadaki her gencin mutlaka 20-35 yaşları arasında görmesi,bir süre yaşaması gereken bir yer.Sırtında çantası olanlar,trenle gelmiş dünyayı gezenler,o uzakdoğulu çocuk yaştaki turistler,bitli tabir edilen sokaklarda yaşayan post modern yaşayan gençlerin kıyafetleri falan derken resmen 2 hektar alana kurulmuş üniversitenin kampüsünde yaşıyor gibisiniz.Biraz da gözlemciyseniz orada saatlerinizi geçirirsiniz.En komiği de bizim güzel Türk insanımızın Barselona'da birbirilerine İngilizce konuşuyor olmaları.Bir dükkanda karşılaştığımız kadim bir insan topluluğundaki herkes bir anda bizim de Türkçe konuşuyor olmamızdan sonra İngilizceye geçip What a nice? demeye başladılar biblolara.Onların canı sağolsun,değişiklik her zaman iyidir,biz de 4 gün önce geldik ülkemizi özledik be gurban diyip sarılmayacaktık ama hani ayak üstü iki sohbetin de belini aynı Japonlar,Avustralya'lılar gibi kırarız diye hayal etmiştik...
La rambla lokasyonuna gelince Taksim,Bağdat caddesi karışımı taşıyan güney batı ucunda Kristof Kolomb heykelinin olduğu kuzey doğu ucunda Plaça de Catalunya 'ya dayandığı bir cadde.Bu konuya değinmek istemiyorum çünkü bu konuda Türkçe bilgi sayısı oldukça fazla... Ayrıca ben o lokasyonun mutlaka yaşanması gerektiğini mutlaka Barselonaya gidenlerin göreceğini ve de sokaktaki hareketliliği bir şekilde yazıya dökemeyeceğimi çok iyi biliyorum.Kısaca özetlemem gerekirse;
Ortasında geniş bir kaldırım üzerinde, gazete bayileri, pandomin yapan sanatçıları,çeşitli oyunlar yapan hokkabazları var.Gerçekten görülesi bir sokak eğlence modeli.Haftasonları çok kalabalık oluyor,gecenin ilerleyen saatlerine kadar insan seli görüyorsunuz.Mağazalar ne yazık ki çok azı dışındakiler 22.00 'e kadar açıklar.Tüm mağazalar 21.00 civarında kapanıyorlar ve de kapanma saati konusunda çok katılar,itiraz,değişim şu bu yok,yarın lütfen 10.00 'da gelin oluyor cevapları.
Alışveriş saatinizi iyi ayarlayın derim.
YEMEK İÇME :
Yemek konusunda ufak bir çocuğumuz olduğu için biraz sıkıntı çektik,neden derseniz? Çocukla gidilen ülkelerde çocuk damak tadına uygun yemek yiyemezse çocuk, aç kalır, tüm aile de aç kalır.
Bizim de kızımız ,oturup tapas yiyemeyeceğine göre, biz de fastfood'dan uzak durmasını istediğimiz için gidip La rambla 113 numaralı Carrefour'dan aldığımız peynirler ile sandviç yapıp sokak ortasında meyve suları ile öğün geçiştirdik. Gerçi balık ve deniz ürünleri bakımından muhteşem restaurantları var.Örneğin bir akşam MERENDO DE LA MARI de yediğimiz lezzetli kalamar ve de balıkları unutamam.Tabii ki buna muhteşem şarapları da eklemeyi unutmayın.Ortalama ödeyeceğiniz hesap kişi başı balık şarap ve çeşitli otlarla yapılan salataları da eklersek 40 euro civarında.
Unutmayın, eğer iyi bir deniz ürünü yemek istiyorsanız, mutlaka bavulunuza gömlek ceket makosen koymayı unutmayın,spor ayakkabı ve kot pantolon ile sizi akşam yemeğine almıyorlar.Balık konusunda da port vell denilen noktadaki ünlü balık restaurantları olduğunu gördük.Barcelona'da aç kalmazsınız.Sadece özel durumunuz varsa zorlanırsınız, ama aç kalmazsınız.
Eğer iyi bir şarap meraklısısıysanız ,size oturup şuradan şu şarabı ucuza bu şarabın tadında hafif burukluk var dememiz ayıp olur.Sonuçta iyi bir şarap eksperi veya ünlü şarapların içicisi değilim.Lakin aklıma son dakikada gelen ve de her zaman rafta baktığımda en çok satıldığını gördüğüm, şarabı alırım felsefesi ile Carrefour'daki şarap reyonlarından şarap aldım,bunlarda dikkat edeceğiniz husus.Hiç bir zaman Avrupa ülkelerinde şarapları bir araya koyup bir çanta içerisinde havalimanda gelip yanınızda götürmeyi hayal etmeyin.Güvenlik kapısında tüm şaraplarınızla birlikte geri gönderilir,bunlardan kurtulmanız gerektiği cevabını alırsınız.O yüzden bavulunuzun muhtelif köşelerine sıkıştırdığınız şarapları bavullar ile birlikte bilet işlemleri sırasında bavulla birlikte göndereceksiniz.Yoksa yanınızda taşıma fikrine hiç sıcak değiller.Herşey tecrübe ile sabittir.Sonradan da bu çantayı bavullarımı verirken unutmuşum dediğinizde üzgünüz,bir kere kartınızı bastık,gidin THY yetkililerinden bize imza alın dediklerinde siz fellik fellik adam ararsınız.O yüzden siz siz olun o şaraplardan kurtulmayın,çünkü ironik olan o şarapları kabul etmedikleri kapının ardından dutty free'ye girip o sokağa attığınız şarapların satıldığını hatta 10 euro luk şaraplarınızı orada 30 euro sattıklarını ve de uçağa sokabildiğinizi gördüğünüzde bunun da bir ülkede size yapılmış özel satış olduğunu göreceksiniz.
Ayrıca olurda şehirden çok almayı istediğiniz özel bir marka,barcelonaya ait bir obje varsa üzülmeyin,havalimanı içerisinde pasaporttan geçtikten sonra girdiğiniz noktada o kadar çok satış dükkanları var ki Ferrari mağazasından tutun da çocukların kendilerini en iyi hissettikleri Imaginacio mağazasına kadar herşey burada satılıyor,o yüzden hiç bunu almayı unuttuk tühlemeyin.
ŞEHİRDE:
Şehir içerisindeki tüm yollarda kaldırım inişlerinde ve çıkışlarında bebek arabasının ineceği rampalar var.Ayrıca metro ile yolculuk etmek isteyen özürlüler ve bebek arabalılar için de metronun az ilerisinde bir asansör göreceksiniz,onu kullanıp istediğiniz katta inebilirsiniz.
METRO:
Hani hiç kullanmadık derken 1,2 kere binmişliğimiz var hafif zihni yoklayınca...Bir şekilde biletiniz yok,sorun da yok.Orada otomatik bilet satan cihazların (ATM gibi) üzerindeki ingilizce düğmesine basıyorsunuz ve de ta taaaaa size soruyor.
Kaç günlük bilet istiyorsunuz diye!!!! Siz de oradan kutulardan 1 kerelik bilete basarsanız bundan kaç tane istiyorsan ekrana basıyorsun ve de x2 yapıyorsunuz ve de bir anda kenarı da yeşil ışık yanıyor,paranı gönder diyor.Sen de gönderiyorsun kağıt paranı ve de ta taaaaa aşağıya ilk önce bozuk paralar yağmaya başlıyor ve de sonrada metro kartların.Sonra aldığın gibi doğruca trene doğru yolculuk.Kartı okutmak için ok yönünde bas,sonra da bekle kartı sana verdikten 5 saniye sonra o camlar kenara açılıyor,sakın panik yapıpta hay allah okumadı bu diye panik yapma,yap istersen ama suratına bakan olmuyor,millet işe gidiyor,moralli değiller sen de orada geziyorsun.Yani suratına bakan olmuyor diyebilirim.5 sn. sonra kapı açılıyor ve de trenler ortalama 2.40 dk. bir geliyorlar orada geriye sayan sayaç var.Metro çok bakımlı değil,yani İstanbuldakiler daha bakımlılar ama içerideki hizmete bittim.
Metro içerisinde giderken ekranda bir anda tipler beliriyor ve bunlar kim derken anlıyorsunuz ki o durduğunuz durakta sinyalizasyonda çalışan ekibin webcam ile çekilen görüntüsü trene veriliyor.İlginçtir Can Serra durağındaki ekipten birinin burnu ile oynadığını görünce bir tek ben güldüm,sanırım İspanya'da burnu ile oynaya gülenin, tatak kadar aklı yoktur felsefesini okumadan gittim... Metro'yu da Camp Nou stadına gitmek için kullandım,eğer bir gün maça giderseniz onu da yazayım.Metro durağı çok yakında bırakmıyor.(Metroda ineceğiniz durak adı: Line Blue 5 Collblanc) 20 dakika yürüme mesafesinde,eğer elinizde poşetler,ağır birşeyler taşıyorsanız Plaça de Espanya gibi bir meydandan taksi ile 8 euro tutuyor 2 kişi metroyla da 4.70 tutuyor,siz bilirsiniz yine de...
Buna da başka bir başlıkta değineceğim.Eğer bir camp nou stadına giderseniz ne görürsünüz ne yaparsınız diye.Açıkcası her futbolu seven canlının görmesi gereken bir yer olduğunu yazayım,sonra başka bir başlıkta onu da değerlendirelim.Elimde görülesi fotolar var çünkü.....!
1-Sinekler şehri
2-Trafik ışıkları şehri
3-Dev vinçlerin şehri
Evet bu 2 ismi de kesinlikle hak ediyor.Neden sinekler şehri derseniz...Yemek yerken ufak ufak limon sinekleri bir anda sarıyordu hem de şehrin en işlek caddesindeki 1.sınıf restaurantta.Sonra otel odamızda kara sinekler vardı.Sonra hayvanat bahçesi yakınlarındaki bir parkta 1 fotoğrafı 10 dakika çekmemi sağlayan büyük sinekler :) Neyse bu güzel ismi benden hediye edin artık.
Diğerleri her 10 metre aralıklı ortalama 45 saniye beklediğimiz trafik ışıkları.Ben bugüne kadar Amerikalılara gıpta ederdim,ışıklara gösterdikleri hassasiyet konusunda.Kesinlikle bir güzel şehirde ışıklar en önemli kuralı trafiğin.Eğer olur da araba ile giderseniz dikkat edin,heryerde gönüllü müfettişler çalıştığını duydum,ışık diplerinde duran.
Ayrıca şehre uzaktan baktığınızda veya görmek istediğiniz neyin yanına giderseniz gidin,hep sağında solunda dev vinç kuleleri göreceksiniz.Sanki daha devam eden dev bir disney şantiyesi gibi.
Evet benim Barcelona'da yaşama sebebim olabilecek bir nokta La Rambla'dır.
O civarda yaşamak için kalıp, buradan iş bulup,Katalanca öğrenip bir şekilde ben bu şehirde kalmayalım dediğim noktadır. Çünkü ben 4 kuşak İstanbul'lu bir aileden geliyorum. İstanbul'luluk,Beyoğlunda,Pera'da,Beşiktaş'ta insanların birbirine selam verip,kravatsız sokağa çıkılmadığı,herkesin herkesle sohbet ettiği saygısızlığın cezalandırıldığı dönemleri sürekli büyüklerimden dinleyerek büyümüş biri olarak, ben Barselona'da o anlatılanları gördüm.
Evet belki o boyutta değil, ama ben insanların birbirlerine çarptıklarında özür dileyen, çocuğunuzun arabası ile dükkana girmeye çalıştığınızda kenara kaçılıp size surat etmemeleri,insanların birbirilerine hal hatır sormaları,taksilerin ufak mesafelerde suratını asmadan 1 km. yol için bagajlarının yağmurda kirlenmesini göze alarak bebek arabamı yağmurda katlayıp bagaja koymaları,saygısızlığın olmadığı,en hoş abiye kıyafeti giyen kadına,erkeğe karşı hoşgörülü,sarkmadan,terbiye sınırlarını aşmadan yaklaşan bir tutumları var.En uç nokta da kıyafetle bile gece eğlenmeye giden kızları gördüğümde birazdan başlarına gelecekleri konusunda acaba neler olacak derken ,karşıdan gelen gruptan bir kişi hafif yollu söz ile tacizde bulundu,onun da arkadaşları arasında farklı bir lisan konuştuğunu görünce, onun da İngiliz olduğunu öğrenmemle birlikte İspanyol insanına karşı tutumum değişti.Sonradan da zaten kızların arkadaşları olduklarını gördüm o yüzden de biraz yüz bulmuşlar ama inanın oradaki renk ve sıcaklık farklı.
Benim hoşgörü konusunda ne yazık ki İstanbul'da bunu 15 yıl önce bizim kaybettiğimizi düşündüğüm bir nüans bu... Ayrıca bu dediğimi de mutlaka yazarım dediğimi hatırlıyorum.Kesinlikle Barcelona ve La rambla bölgesi dünyadaki her gencin mutlaka 20-35 yaşları arasında görmesi,bir süre yaşaması gereken bir yer.Sırtında çantası olanlar,trenle gelmiş dünyayı gezenler,o uzakdoğulu çocuk yaştaki turistler,bitli tabir edilen sokaklarda yaşayan post modern yaşayan gençlerin kıyafetleri falan derken resmen 2 hektar alana kurulmuş üniversitenin kampüsünde yaşıyor gibisiniz.Biraz da gözlemciyseniz orada saatlerinizi geçirirsiniz.En komiği de bizim güzel Türk insanımızın Barselona'da birbirilerine İngilizce konuşuyor olmaları.Bir dükkanda karşılaştığımız kadim bir insan topluluğundaki herkes bir anda bizim de Türkçe konuşuyor olmamızdan sonra İngilizceye geçip What a nice? demeye başladılar biblolara.Onların canı sağolsun,değişiklik her zaman iyidir,biz de 4 gün önce geldik ülkemizi özledik be gurban diyip sarılmayacaktık ama hani ayak üstü iki sohbetin de belini aynı Japonlar,Avustralya'lılar gibi kırarız diye hayal etmiştik...
La rambla lokasyonuna gelince Taksim,Bağdat caddesi karışımı taşıyan güney batı ucunda Kristof Kolomb heykelinin olduğu kuzey doğu ucunda Plaça de Catalunya 'ya dayandığı bir cadde.Bu konuya değinmek istemiyorum çünkü bu konuda Türkçe bilgi sayısı oldukça fazla... Ayrıca ben o lokasyonun mutlaka yaşanması gerektiğini mutlaka Barselonaya gidenlerin göreceğini ve de sokaktaki hareketliliği bir şekilde yazıya dökemeyeceğimi çok iyi biliyorum.Kısaca özetlemem gerekirse;
Ortasında geniş bir kaldırım üzerinde, gazete bayileri, pandomin yapan sanatçıları,çeşitli oyunlar yapan hokkabazları var.Gerçekten görülesi bir sokak eğlence modeli.Haftasonları çok kalabalık oluyor,gecenin ilerleyen saatlerine kadar insan seli görüyorsunuz.Mağazalar ne yazık ki çok azı dışındakiler 22.00 'e kadar açıklar.Tüm mağazalar 21.00 civarında kapanıyorlar ve de kapanma saati konusunda çok katılar,itiraz,değişim şu bu yok,yarın lütfen 10.00 'da gelin oluyor cevapları.
Alışveriş saatinizi iyi ayarlayın derim.
YEMEK İÇME :
Yemek konusunda ufak bir çocuğumuz olduğu için biraz sıkıntı çektik,neden derseniz? Çocukla gidilen ülkelerde çocuk damak tadına uygun yemek yiyemezse çocuk, aç kalır, tüm aile de aç kalır.
Bizim de kızımız ,oturup tapas yiyemeyeceğine göre, biz de fastfood'dan uzak durmasını istediğimiz için gidip La rambla 113 numaralı Carrefour'dan aldığımız peynirler ile sandviç yapıp sokak ortasında meyve suları ile öğün geçiştirdik. Gerçi balık ve deniz ürünleri bakımından muhteşem restaurantları var.Örneğin bir akşam MERENDO DE LA MARI de yediğimiz lezzetli kalamar ve de balıkları unutamam.Tabii ki buna muhteşem şarapları da eklemeyi unutmayın.Ortalama ödeyeceğiniz hesap kişi başı balık şarap ve çeşitli otlarla yapılan salataları da eklersek 40 euro civarında.
Unutmayın, eğer iyi bir deniz ürünü yemek istiyorsanız, mutlaka bavulunuza gömlek ceket makosen koymayı unutmayın,spor ayakkabı ve kot pantolon ile sizi akşam yemeğine almıyorlar.Balık konusunda da port vell denilen noktadaki ünlü balık restaurantları olduğunu gördük.Barcelona'da aç kalmazsınız.Sadece özel durumunuz varsa zorlanırsınız, ama aç kalmazsınız.
Eğer iyi bir şarap meraklısısıysanız ,size oturup şuradan şu şarabı ucuza bu şarabın tadında hafif burukluk var dememiz ayıp olur.Sonuçta iyi bir şarap eksperi veya ünlü şarapların içicisi değilim.Lakin aklıma son dakikada gelen ve de her zaman rafta baktığımda en çok satıldığını gördüğüm, şarabı alırım felsefesi ile Carrefour'daki şarap reyonlarından şarap aldım,bunlarda dikkat edeceğiniz husus.Hiç bir zaman Avrupa ülkelerinde şarapları bir araya koyup bir çanta içerisinde havalimanda gelip yanınızda götürmeyi hayal etmeyin.Güvenlik kapısında tüm şaraplarınızla birlikte geri gönderilir,bunlardan kurtulmanız gerektiği cevabını alırsınız.O yüzden bavulunuzun muhtelif köşelerine sıkıştırdığınız şarapları bavullar ile birlikte bilet işlemleri sırasında bavulla birlikte göndereceksiniz.Yoksa yanınızda taşıma fikrine hiç sıcak değiller.Herşey tecrübe ile sabittir.Sonradan da bu çantayı bavullarımı verirken unutmuşum dediğinizde üzgünüz,bir kere kartınızı bastık,gidin THY yetkililerinden bize imza alın dediklerinde siz fellik fellik adam ararsınız.O yüzden siz siz olun o şaraplardan kurtulmayın,çünkü ironik olan o şarapları kabul etmedikleri kapının ardından dutty free'ye girip o sokağa attığınız şarapların satıldığını hatta 10 euro luk şaraplarınızı orada 30 euro sattıklarını ve de uçağa sokabildiğinizi gördüğünüzde bunun da bir ülkede size yapılmış özel satış olduğunu göreceksiniz.
Ayrıca olurda şehirden çok almayı istediğiniz özel bir marka,barcelonaya ait bir obje varsa üzülmeyin,havalimanı içerisinde pasaporttan geçtikten sonra girdiğiniz noktada o kadar çok satış dükkanları var ki Ferrari mağazasından tutun da çocukların kendilerini en iyi hissettikleri Imaginacio mağazasına kadar herşey burada satılıyor,o yüzden hiç bunu almayı unuttuk tühlemeyin.
ŞEHİRDE:
Şehir içerisindeki tüm yollarda kaldırım inişlerinde ve çıkışlarında bebek arabasının ineceği rampalar var.Ayrıca metro ile yolculuk etmek isteyen özürlüler ve bebek arabalılar için de metronun az ilerisinde bir asansör göreceksiniz,onu kullanıp istediğiniz katta inebilirsiniz.
METRO:
Hani hiç kullanmadık derken 1,2 kere binmişliğimiz var hafif zihni yoklayınca...Bir şekilde biletiniz yok,sorun da yok.Orada otomatik bilet satan cihazların (ATM gibi) üzerindeki ingilizce düğmesine basıyorsunuz ve de ta taaaaa size soruyor.
Kaç günlük bilet istiyorsunuz diye!!!! Siz de oradan kutulardan 1 kerelik bilete basarsanız bundan kaç tane istiyorsan ekrana basıyorsun ve de x2 yapıyorsunuz ve de bir anda kenarı da yeşil ışık yanıyor,paranı gönder diyor.Sen de gönderiyorsun kağıt paranı ve de ta taaaaa aşağıya ilk önce bozuk paralar yağmaya başlıyor ve de sonrada metro kartların.Sonra aldığın gibi doğruca trene doğru yolculuk.Kartı okutmak için ok yönünde bas,sonra da bekle kartı sana verdikten 5 saniye sonra o camlar kenara açılıyor,sakın panik yapıpta hay allah okumadı bu diye panik yapma,yap istersen ama suratına bakan olmuyor,millet işe gidiyor,moralli değiller sen de orada geziyorsun.Yani suratına bakan olmuyor diyebilirim.5 sn. sonra kapı açılıyor ve de trenler ortalama 2.40 dk. bir geliyorlar orada geriye sayan sayaç var.Metro çok bakımlı değil,yani İstanbuldakiler daha bakımlılar ama içerideki hizmete bittim.
Metro içerisinde giderken ekranda bir anda tipler beliriyor ve bunlar kim derken anlıyorsunuz ki o durduğunuz durakta sinyalizasyonda çalışan ekibin webcam ile çekilen görüntüsü trene veriliyor.İlginçtir Can Serra durağındaki ekipten birinin burnu ile oynadığını görünce bir tek ben güldüm,sanırım İspanya'da burnu ile oynaya gülenin, tatak kadar aklı yoktur felsefesini okumadan gittim... Metro'yu da Camp Nou stadına gitmek için kullandım,eğer bir gün maça giderseniz onu da yazayım.Metro durağı çok yakında bırakmıyor.(Metroda ineceğiniz durak adı: Line Blue 5 Collblanc) 20 dakika yürüme mesafesinde,eğer elinizde poşetler,ağır birşeyler taşıyorsanız Plaça de Espanya gibi bir meydandan taksi ile 8 euro tutuyor 2 kişi metroyla da 4.70 tutuyor,siz bilirsiniz yine de...
Buna da başka bir başlıkta değineceğim.Eğer bir camp nou stadına giderseniz ne görürsünüz ne yaparsınız diye.Açıkcası her futbolu seven canlının görmesi gereken bir yer olduğunu yazayım,sonra başka bir başlıkta onu da değerlendirelim.Elimde görülesi fotolar var çünkü.....!
Barcelona'dayız.
Sonunda 3 saat 20 dakikalık yol biraz yağmur,biraz bulutlarla karışık güzel bir inişin ardından kocaman bir otobüse binmemiz ile apronda yürümeye başladık.Yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuğun ardından Sabiha Gökçen havalimanın yanında JFK gibi kaldığı bir girişten içeri girdik.Malum bir koşturmaca bir yarış başladı pasaport kuyruğu için derken ilk defa Avrupa birliği üyesi bir ülkenin vatandaşı olmadığım için sevinçten havalara uçtuğum bir noktada non-eu sırasında 3-4 kişinin arkasında yerimizi aldık.Oldukça sevimli bir pasaport polisi önce benim pasaportumu sonra eşimin pasaportuna bakıp,dikkatini pasaportumuzdaki Amerikan vizesi çekti ve onu biraz inceledikten sonra kızımıza da bir kaç gülümseme hareketi ardından bize yol verdi.Sonraki durağımız bavulları beklemek.Bekleme sırasında herkes sakin etrafına bakıyor derken,bir anda bakındım ve de çok şaşırdım neden derseniz Barselona havalimanını kocaman dev gibi bir yapı beklerken bizim iniş yapıp bavulları aldığımız yerden 20 adım atıp kapıda bitiveriyorsunuz.Tabii ki dev bir ISTANBUL-TAV yapısından sonra oldukça şaşırtıcı geliyor bu kadar basit düşünülmüş olması iyi mi kötü mü ? tartışılır...
Sonrasında tüm bavullar geldikten sonra kapıya yönelip orada herkes gibi kuyruğa girip taksi sıranızı bekliyorsunuz. Bakın bu diyeceğimi İspanya seyahatiniz için mutlaka kulağınıza küpe yapın.Barselona'da kimse İngilizce konuşma gayretinde bulunmuyor,kimse size ingilizce hitap etmek zorunda hissetmiyor kendini.İspanya'da ingilizce bilenler bile yarı ingilizce yarı ispanyolca konuşuyor.Bu yüzden eğer tur ile gitmiyor,münferit bir tatil yapıyorsunuz mutlaka gitmeden önce yanınıza temel ispanyolca kılavuz veya sözlük bulundurun.Bazı şehir tanıtım kitaplarında güzel cümlelerin olduğu bir bölümde var,işimize çok yaradı.
Taksi beklerken bavullarınızın çokluğuna göre oradaki yönlendirmeyi yapanlar bekleyin diyorlar,dev bagajlı SEAT geldiğinde size gönderiyorlar o yüzden eğer çok yağmur kar su yoksa bekleyin derim,birazcık ses ettiğinizde ters tepebiliyor.
Taksiler sarı-siyah renkliler.Açılış tarifesi 1.9Euro gibi bir ücret ile açılıyor."TARIFA" denilen noktalarda özel günlerde,haftasonlarında,akşamları "1" rakamı var.Diğer günlerde,saatlerde ,zaman diliminde "2" kodu var.Diğeri yani 1 bayağı bir hızlı artış ile gidiyor.Açıkcası otobüsü hiç denemedim çünkü kısıtlı zamanım varken otobüs,metro gibi binmek için bile vakit geçen bir nokta da vakit kaybetmek istemedik.O yüzden bu yolculuğun tamamını taksi ile yaptık şehir içerisinde.O yüzden taksiciler ile iyi analiz edebildik.
Taksicilere HOLA gibi onların merhabasını der binerseniz,biraz daha size yardımsever davranıyorlar. Gerçi dünyanın her yerinde olduğu gibi iyi kötü olayı burada da sizi buluyor.Bir tane taksici hergün gittiğim otele beni başka yollardan götürürken bir gün önce 5.30euro ödediğim yol için benden 9.30 istemesinin her ülkede çürük elmalar olmak zorunda mı dedirttirdi.
Ayrıca unutmayın.Taksiciler siz inerken tarifeye yaklaşıp oradan 1,2 diye bir düğmeye basıyorlar.Bu nedir dediğinizde bagajı kullandın,o yüzden de bagaj ücreti diyorlar.Bazen hiç kullanmadığın halde kendine bahşiş diyorlar.Bunun gerçeği nedir? derseniz bahşiş size yapılan iyi hizmetten sonra sizin kararınız sonucu verilen bir paradır,buna itiraz edebilir veya herşeyi göze aldık, şimdi olay çıkmasın diyebilirsiniz.Buna siz karar verin.Ben bir kere itiraz ettim,özür diledi ve de 20 cent verdim bahşiş,çünkü arabayı sert kullandı ve de girilmez tabelası olan sokağa girdi ve de oradan geri geri çıktığı için bana vakit kaybettirdi.Sonradan tüh niye verdim o parayı dedim ama iş işten geçti.Unutmayın ki otel önünden taksiye bindiğinizde otel ile sorun yaşayıpta ileride taksinini tercih etmezsiniz diye oradan bindiğimizde nahoş hiçbir olay yaşamadık ama gelin görün ki sokaktan el ettiklerimizin hepsi saçma sapan dolaştırma isteği,ışıklarda uzun süre yeşil yansa bile durma isteği gibi saçmalıkları yaşattılar.
Ayrıca orada en çok güldüğüm olaylardan biri de bir taksinin camında dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyorum (ingilizce-ispanyolca) yazmış, bir taksi gördüm ve de benim ülkemde 1 lt dizel yakıtın fiyatı 3.4ytl iken onun ülkesinde 1.1 euro olması resmen bir ironiydi.Belli ki adamın Türkiye diye bir ülkeden haberi yok.
Neyse anlayacağınız onlar için 1.2 euro veya 1.3 euro benzin oldukça pahalı olsa gerek.Bırakalım ekonomik verileri yine gezinin detaylarına inelim.
Otele gelişimiz havalimanından 20 dakika sürdü,yollar açık ve de çok anlaşılır.Ben gittiğim ülkelerde araba kullanmayı çok severim.Gerçi bu güzel merakımı İtalya'yı görünce bırakmıştım.Ufacık daracık sokaklar,dikkatsiz sürücüler derken orada sağlam araba teslim etmek zor ofise.O yüzden de bu gezimiz de kısa olduğu ve de etrafındaki yakın yerlere çok vaktimiz olmadığı için en iyisi taksiler dedik ve yola onlarla çıktık.Otelde kısa bir resepsiyon molası,oradaki görevlilerden oda hakkında ve de kısa bir Barcelona haritası üzerinde şuralar buralar derken bir taksiye daha atlayıp doğruca merak ettiğimiz noktaları görme isteği...
Sonrasında tüm bavullar geldikten sonra kapıya yönelip orada herkes gibi kuyruğa girip taksi sıranızı bekliyorsunuz. Bakın bu diyeceğimi İspanya seyahatiniz için mutlaka kulağınıza küpe yapın.Barselona'da kimse İngilizce konuşma gayretinde bulunmuyor,kimse size ingilizce hitap etmek zorunda hissetmiyor kendini.İspanya'da ingilizce bilenler bile yarı ingilizce yarı ispanyolca konuşuyor.Bu yüzden eğer tur ile gitmiyor,münferit bir tatil yapıyorsunuz mutlaka gitmeden önce yanınıza temel ispanyolca kılavuz veya sözlük bulundurun.Bazı şehir tanıtım kitaplarında güzel cümlelerin olduğu bir bölümde var,işimize çok yaradı.
Taksi beklerken bavullarınızın çokluğuna göre oradaki yönlendirmeyi yapanlar bekleyin diyorlar,dev bagajlı SEAT geldiğinde size gönderiyorlar o yüzden eğer çok yağmur kar su yoksa bekleyin derim,birazcık ses ettiğinizde ters tepebiliyor.
Taksiler sarı-siyah renkliler.Açılış tarifesi 1.9Euro gibi bir ücret ile açılıyor."TARIFA" denilen noktalarda özel günlerde,haftasonlarında,akşamları "1" rakamı var.Diğer günlerde,saatlerde ,zaman diliminde "2" kodu var.Diğeri yani 1 bayağı bir hızlı artış ile gidiyor.Açıkcası otobüsü hiç denemedim çünkü kısıtlı zamanım varken otobüs,metro gibi binmek için bile vakit geçen bir nokta da vakit kaybetmek istemedik.O yüzden bu yolculuğun tamamını taksi ile yaptık şehir içerisinde.O yüzden taksiciler ile iyi analiz edebildik.
Taksicilere HOLA gibi onların merhabasını der binerseniz,biraz daha size yardımsever davranıyorlar. Gerçi dünyanın her yerinde olduğu gibi iyi kötü olayı burada da sizi buluyor.Bir tane taksici hergün gittiğim otele beni başka yollardan götürürken bir gün önce 5.30euro ödediğim yol için benden 9.30 istemesinin her ülkede çürük elmalar olmak zorunda mı dedirttirdi.
Ayrıca unutmayın.Taksiciler siz inerken tarifeye yaklaşıp oradan 1,2 diye bir düğmeye basıyorlar.Bu nedir dediğinizde bagajı kullandın,o yüzden de bagaj ücreti diyorlar.Bazen hiç kullanmadığın halde kendine bahşiş diyorlar.Bunun gerçeği nedir? derseniz bahşiş size yapılan iyi hizmetten sonra sizin kararınız sonucu verilen bir paradır,buna itiraz edebilir veya herşeyi göze aldık, şimdi olay çıkmasın diyebilirsiniz.Buna siz karar verin.Ben bir kere itiraz ettim,özür diledi ve de 20 cent verdim bahşiş,çünkü arabayı sert kullandı ve de girilmez tabelası olan sokağa girdi ve de oradan geri geri çıktığı için bana vakit kaybettirdi.Sonradan tüh niye verdim o parayı dedim ama iş işten geçti.Unutmayın ki otel önünden taksiye bindiğinizde otel ile sorun yaşayıpta ileride taksinini tercih etmezsiniz diye oradan bindiğimizde nahoş hiçbir olay yaşamadık ama gelin görün ki sokaktan el ettiklerimizin hepsi saçma sapan dolaştırma isteği,ışıklarda uzun süre yeşil yansa bile durma isteği gibi saçmalıkları yaşattılar.
Ayrıca orada en çok güldüğüm olaylardan biri de bir taksinin camında dünyanın en pahalı yakıtını kullanıyorum (ingilizce-ispanyolca) yazmış, bir taksi gördüm ve de benim ülkemde 1 lt dizel yakıtın fiyatı 3.4ytl iken onun ülkesinde 1.1 euro olması resmen bir ironiydi.Belli ki adamın Türkiye diye bir ülkeden haberi yok.
Neyse anlayacağınız onlar için 1.2 euro veya 1.3 euro benzin oldukça pahalı olsa gerek.Bırakalım ekonomik verileri yine gezinin detaylarına inelim.
Otele gelişimiz havalimanından 20 dakika sürdü,yollar açık ve de çok anlaşılır.Ben gittiğim ülkelerde araba kullanmayı çok severim.Gerçi bu güzel merakımı İtalya'yı görünce bırakmıştım.Ufacık daracık sokaklar,dikkatsiz sürücüler derken orada sağlam araba teslim etmek zor ofise.O yüzden de bu gezimiz de kısa olduğu ve de etrafındaki yakın yerlere çok vaktimiz olmadığı için en iyisi taksiler dedik ve yola onlarla çıktık.Otelde kısa bir resepsiyon molası,oradaki görevlilerden oda hakkında ve de kısa bir Barcelona haritası üzerinde şuralar buralar derken bir taksiye daha atlayıp doğruca merak ettiğimiz noktaları görme isteği...
Vize ve uçak yolculuğuna hazırlık
Çocuğunuz ile hiç yurtdışına çıkmamışsanız, kesinlikle pasaport işlemleri ve yurtdışına çıkış konularında bana kulak kabartın..
Öncelikle 7 yaşına kadar çocuklara pasaport çıkartmayabiliyorsunuz.İsteğe bağlı.Çocuğunuzun 1 adet vesikalık resmi anne veya babanın pasaportuna yapıştırılıyor ve ilgili karakolda bu onaylanıyor bunun için ücret ödemiyorsunuz.Bir anda şaşırdınız di mi? bu kadar kolay mı diye..Hayır tabii ki bizim gibi bürokratik işlerimi seven bir ülke için bu kadar kolay olamaz... Öncelikle muvakkatname denilen bir kağıt için notere gidiyor ebevynlerden biri ve de orada noter kişiye çocuk benimle gelecek babası da bana müsaade ediyor çocukla yurtdışına gidecek diye diyorsunuz.Sonra hazır formatı hazırlıyorlar,gitmeden önce çocuk fotoğrafı,nufus cüzdanlarınız,üçünüzün de hazır 1 kağıda fotokopiler hazır olursa oradaki memuru 1 fotokopi için 2.5ytl aldığını gördüğünde sızlanmazsınız.01 Eylül itibari ile 40 YTL noterlik değerli görevinin ücretini alıyor.Sonrası basit karakola pasaport ve de muvakkatname bırakılıyor ve de memurlar işlemleri yapıp,2 gün sonra gelin diyorlar.Bu yüzden lütfen bu işlemleri son günlere bırakmayın.
Sonrasında pasaportları alıp oradan Ziraat bankasına gidiyorsunuz.Oradan yurtdışı çıkış harçlarını sadece pasaport sayısı kadar yapıyorsunuz yani 7 yaşından kücük çocuklara harç ücreti olmadığını "havalimanı pasaport polisi hatırlattı" Bu arada değişken olan da İspanya çocuklara vize istemiyor ama Avrupa'da bir kaç ülkede yeni doğan çocuklara dahi vize istendiğini biliyorum,lütfen bu konuda benim sitemi baz alıp hazırlık yapmayınız.Sonuçta herşey haftalık hatta günlük değişkenlik bile içerebilir.Uçak yolculuğu tecrübesi bugüne kadar 55 dk. İstanbul Antalya süresi kadar olan kızımızın 3 saat 20 dakikalık bir yolculuğu nasıl karşılayacağını inanın kestiremedik.Çünkü uçak yolculuklarını çok seven,her seferinde uçakta oturduğu koltuğunda uslu bir şekilde resimlere bakan,uçakla ilgili ona anlattıklarımı can kulağıyla dinleyen kızımızın bir şekilde son 10 dakika -hadi inelim sıkıldım, demesi aklıma geldikçe bir şekilde oyalanacak birşeyler almaya itti bizi.
Oyuncakçıdan gitmeden önce puzzle tarzı şeyler aldık çantamıza attık yemek masasında açıp saatlerce oynayacaktık. Lakin uçuşun 10.30 olması (sabah) kızımızın erken kalkması sebebiyle ,uçuşun 3 saatlik kısmı annesiyle aramızdaki koltukta uyuyarak geçirdi...Ama ilk uçuşu olacaklara,bir şekilde stress yaşayanlara tavsiyem kesinlikle çocuklarınızın aklına çelecek oyuncaklara bakmanız iyi olur...
Öncelikle 7 yaşına kadar çocuklara pasaport çıkartmayabiliyorsunuz.İsteğe bağlı.Çocuğunuzun 1 adet vesikalık resmi anne veya babanın pasaportuna yapıştırılıyor ve ilgili karakolda bu onaylanıyor bunun için ücret ödemiyorsunuz.Bir anda şaşırdınız di mi? bu kadar kolay mı diye..Hayır tabii ki bizim gibi bürokratik işlerimi seven bir ülke için bu kadar kolay olamaz... Öncelikle muvakkatname denilen bir kağıt için notere gidiyor ebevynlerden biri ve de orada noter kişiye çocuk benimle gelecek babası da bana müsaade ediyor çocukla yurtdışına gidecek diye diyorsunuz.Sonra hazır formatı hazırlıyorlar,gitmeden önce çocuk fotoğrafı,nufus cüzdanlarınız,üçünüzün de hazır 1 kağıda fotokopiler hazır olursa oradaki memuru 1 fotokopi için 2.5ytl aldığını gördüğünde sızlanmazsınız.01 Eylül itibari ile 40 YTL noterlik değerli görevinin ücretini alıyor.Sonrası basit karakola pasaport ve de muvakkatname bırakılıyor ve de memurlar işlemleri yapıp,2 gün sonra gelin diyorlar.Bu yüzden lütfen bu işlemleri son günlere bırakmayın.
Sonrasında pasaportları alıp oradan Ziraat bankasına gidiyorsunuz.Oradan yurtdışı çıkış harçlarını sadece pasaport sayısı kadar yapıyorsunuz yani 7 yaşından kücük çocuklara harç ücreti olmadığını "havalimanı pasaport polisi hatırlattı" Bu arada değişken olan da İspanya çocuklara vize istemiyor ama Avrupa'da bir kaç ülkede yeni doğan çocuklara dahi vize istendiğini biliyorum,lütfen bu konuda benim sitemi baz alıp hazırlık yapmayınız.Sonuçta herşey haftalık hatta günlük değişkenlik bile içerebilir.Uçak yolculuğu tecrübesi bugüne kadar 55 dk. İstanbul Antalya süresi kadar olan kızımızın 3 saat 20 dakikalık bir yolculuğu nasıl karşılayacağını inanın kestiremedik.Çünkü uçak yolculuklarını çok seven,her seferinde uçakta oturduğu koltuğunda uslu bir şekilde resimlere bakan,uçakla ilgili ona anlattıklarımı can kulağıyla dinleyen kızımızın bir şekilde son 10 dakika -hadi inelim sıkıldım, demesi aklıma geldikçe bir şekilde oyalanacak birşeyler almaya itti bizi.
Oyuncakçıdan gitmeden önce puzzle tarzı şeyler aldık çantamıza attık yemek masasında açıp saatlerce oynayacaktık. Lakin uçuşun 10.30 olması (sabah) kızımızın erken kalkması sebebiyle ,uçuşun 3 saatlik kısmı annesiyle aramızdaki koltukta uyuyarak geçirdi...Ama ilk uçuşu olacaklara,bir şekilde stress yaşayanlara tavsiyem kesinlikle çocuklarınızın aklına çelecek oyuncaklara bakmanız iyi olur...
Uçuş ile ilgili söylemek istediklerim uçuş personeli yine muhteşem(THY) Gerçekten bu ülkede gurur duyduğum ender kurumların başında gelen Türk Hava yolları gerçekten çok kaliteli kabin personeli ve pilotlara sahip...Yalnız üzülerek söylemek istediğim şu ki,sakın ola ki çocuğunuzun yemeğini online check-in sırasında "çocuk yemeği" olarak yazmayın.Bir şekilde THY yemek skalasında size verilen yemekler daha hafif ,daha lezzetli ve de iddaadan uzak.Ama ne yazık ki çocuğumuza getirilen yemek gidişte;
-Kıymalı makarna
-Sosis kızartması
-Domates,salatalık
-Ruffles Patates cipsi
-Kıymalı makarna
-Sosis kızartması
-Domates,salatalık
-Ruffles Patates cipsi
-Tatlı
Dönüş yolculuğumuzda;
-Makarna (kurumuş,evde buzdolabından çıkarıldığında ısıtılmış gibi duruyordu)
-Sosis
-Domates salatalık söğüş
-Tatlı
Fotoğraf: THY Şanlıurfa (Airbus 321) BCN - IST Dönüş yolunda Sardunya adası üzerinden geçerken
Check-in online olarak THY sitesinden yapın.
Uçuş noktanıza 3 saat önce gidip,çocuğunuz olduğu için diğer insanlardan daha yavaş hareket edebileceğinizi göz önüne alın.Unutmayın online işlem yapmak diğer bankoların önündeki kuyruğu gördüğünüzde sizi çok mutlu edecektir.Ben uçakta genelde ilk 4 sırayı almaya çalışırım.Benim genelde uçuşlarımda oturduğum koltuklar 6A.6.B.6C veya 7A.7B.7C bu noktalardan kapıya ulaşmam,yemek servisinin hemen yapılması,bussiness tarafındaki az kullanılan tuvalete yakınlığı düşünüldüğünde artıları bol olan bir nokta desem haksız sayılmam...
Unutmayın ,çocuklar varken eskiden yaptığınız hiçbir tatilde yaşamayacağınız bir tecrübe sizi bekliyor.
Barcelonayı internette ararken
Merhabalar,
23-27 Eylül 2008 tarihleri arasını kapsayan "çocukla" Barcelona gezime değineceğim.Malum daha önceki tecrübelerimde de Orlando seyahatini sizinle paylaşmıştım.Oradan aldığım olumlu geriye dönüşlerle ilgili olarak bu blogu da hazırlamaya karar verdim,hem de gezimin dönüşündeki ilk sabahında.Herşey tazeyken...
Öncelikle "Barselona'yı internette ararken" dedim, başlığımda bunu neden dedim.Yine internettin inanılmaz faydalarından faydalanmak isterken aradığım tüm Barcelona gezileri "Türkçe" birbirinin aynısı,hep aynı noktalara yapılan gezilerin hep aynı yorumları aynı etkileri... Bu yüzden de yine yabancı kaynaklara yöneldim,çünkü yanımda 2.5 yaşında sadece hayatı bizler,evi,sitemiz içerisindeki oyun parkı,yazın 1 haftalık Antalya tatili dışında başka bir şehirde yaşama tecrübesi olmayan kızımla dolaşmak için alternatifler ,ona hitap etmeliydim diyhe düşündüm.Çünkü Barcelona gibi çok şey görebileceğimiz bir şehirde kızımızın kiliseleri,Gaudi eserlerini göreceğini çok çok tahmin etmiyordum,ve de öyle de oldu.
Yani anlayacağınız Barselonayı internette ararken gerçek Barselonayı bulamadığımı itiraf etmek zorundayım ve de yine iş başa düştü ... Yine ben çocukla gidelecek bir Barcelonayı size çizmek zorundayım.Ama lütfen şunu unutmayın.Nasıl ki herkesin yaptığı askerlik birbiri ile aynı değilse yapılan işler itibari ile tatiller de aynı şekildedir.İlk gün bindiğiniz taksi şoförünün kabalığı sizi üzüp,benim sitede yazan çok nazik insanlar etiketinden etkilenmeyiniz.Herşey değişkenliğini korumaktadır.Keza 3. gün bindiğim bir takside yaşadıklarımın açıkcası bir an da Akdenizin bu nazik insanları hakkında tam da olumlu düşüncemi tersine çevirdi ama sonradan bir kişi ile tüm İspanyolları karalamamın doğru olmayacağını düşündüm...Neyse hep birlikte bizim kısa ama bir o kadar Barcelona kokan gezimize davet edelim...
23-27 Eylül 2008 tarihleri arasını kapsayan "çocukla" Barcelona gezime değineceğim.Malum daha önceki tecrübelerimde de Orlando seyahatini sizinle paylaşmıştım.Oradan aldığım olumlu geriye dönüşlerle ilgili olarak bu blogu da hazırlamaya karar verdim,hem de gezimin dönüşündeki ilk sabahında.Herşey tazeyken...
Öncelikle "Barselona'yı internette ararken" dedim, başlığımda bunu neden dedim.Yine internettin inanılmaz faydalarından faydalanmak isterken aradığım tüm Barcelona gezileri "Türkçe" birbirinin aynısı,hep aynı noktalara yapılan gezilerin hep aynı yorumları aynı etkileri... Bu yüzden de yine yabancı kaynaklara yöneldim,çünkü yanımda 2.5 yaşında sadece hayatı bizler,evi,sitemiz içerisindeki oyun parkı,yazın 1 haftalık Antalya tatili dışında başka bir şehirde yaşama tecrübesi olmayan kızımla dolaşmak için alternatifler ,ona hitap etmeliydim diyhe düşündüm.Çünkü Barcelona gibi çok şey görebileceğimiz bir şehirde kızımızın kiliseleri,Gaudi eserlerini göreceğini çok çok tahmin etmiyordum,ve de öyle de oldu.
Yani anlayacağınız Barselonayı internette ararken gerçek Barselonayı bulamadığımı itiraf etmek zorundayım ve de yine iş başa düştü ... Yine ben çocukla gidelecek bir Barcelonayı size çizmek zorundayım.Ama lütfen şunu unutmayın.Nasıl ki herkesin yaptığı askerlik birbiri ile aynı değilse yapılan işler itibari ile tatiller de aynı şekildedir.İlk gün bindiğiniz taksi şoförünün kabalığı sizi üzüp,benim sitede yazan çok nazik insanlar etiketinden etkilenmeyiniz.Herşey değişkenliğini korumaktadır.Keza 3. gün bindiğim bir takside yaşadıklarımın açıkcası bir an da Akdenizin bu nazik insanları hakkında tam da olumlu düşüncemi tersine çevirdi ama sonradan bir kişi ile tüm İspanyolları karalamamın doğru olmayacağını düşündüm...Neyse hep birlikte bizim kısa ama bir o kadar Barcelona kokan gezimize davet edelim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)